Hazırlattığı alternatif raporu gazetemin sayfalarına aktarmıştım. Tazlar Köyü’nden Borusan’a adlı kitabını da okudum. İtiraf edeyim önceki akşam Haliç’teki kongre merkezine hayatını anlatan belgeselin ilk gösterimini izlemeye giderken içimden “Bilmediğim ne olabilir ki?” diye geçiriyordum.
Yazarımız Serpil Yılmaz ile salona vardığımızda müthiş bir kalabalıkla karşılaştık. Güler Sabancı’dan Faruk Eczacıbaşı’na Şarık Tara’dan Metin Ar’a iş dünyasından onlarca isim... Borusan’ın üst düzey yöneticileri ve gazeteciler... Tabii Kocabıyık ailesi. Oğlu Ahmet, kızları Zeynep ve Nükhet, damatlar, gelini, torunlar...
Asım Kocabıyık’ın belgeselini meslektaşım, dostum Nebil Özgentürk hazırlamıştı. “Bir Yudum İnsan”ı başarıyla anlatan kaç kişi var ki?
Ve belgesel... Afyon’da küçük bir köyde çıplak ayak binbir güçlükle başlayan hikaye...
Hem okuyup hem çalışma... Ortaokulu okuyanların parmakla gösterildiği yıllarda İktisat Fakültesi... Çivi satarak başlayan iş hayatından bugün enerjiden otomotive dünya devleriyle ortaklık kuran bir holdinge dönüşmenin satırbaşları... Asım Bey’in her ağzını Cricket çakmak açtığında babasına ve annesi Satı Gelin’e duyduğu minnet... “Bu geceyi aslında ben değil babam Ahmet Bey hak etti” deyişi... Geçmişini hiç unutmaması... Ne geldiği yeri, köyünü, ne çektiklerini...
Bir de “Özgentürk” farkı tabii... Bir fotoğraf yerleştirdi beynime... Sanırım Asım Bey denildiğinde hep o görüntü gelecek aklıma. Başında fötr şapka, üstünde deve tüyü renginde palto, boynunda kaşkol Beyoğlu sokaklarında yürüyen bir adam... Belgeselin adı gibi “cumhuriyetin kanatlarındaki bir girişimci” profilinden çok “hakkıyla yaşamış, istediklerine ulaşmış, huzurlu bir insan” algısı oluşturuyor o resim bende...
Bütün bunlar aslında toplumun da bildiği Asım Bey yüzü. Ama ben dün akşam orada başka bir Asım Bey keşfettim. “56 yıldır eşine âşık Asım Bey”... Biliyor musunuz, genç yaşta yurtdışına çıkana kadar doğum günü yokmuş. Annesinin anlattığına göre “gül mevsiminde” doğmuş. Viyana’da pasaport kontrolünde kendisine sorulduğunda 23 Nisan diye cevap vermiş. Aradan birkaç yıl geçip de eşi Nurhan Hanım ile tanışıp evlendiği günün tarihi ise 21 Nisan imiş. O da o günden sonra doğum gününü hep 21 Nisan’da kutlamış.
Belgeselin ilk gösterimi 21 Nisan’da yani Asım Bey ile Nurhan Hanım’ın evlilik yıldönümlerinde yapıldı. Gecenin sonunda sahneye önce Asım Bey geldi, ardından eşi... Pek çok ünlü işadamına mikrofon uzatılan belgeselde herkes Asım Kocabıyık için, “Vergisini, her türlü ödemesini hepimizden önce yapar, kimseye borcu yoktur” diye konuşmuştu. Ama Asım Bey mikrofonu eline aldı ve borçlu olduğu bir kişiyi anons etti: “Eşim Nurhan Hanım’a borçluyum. Onun hakkını ödeyemem.”
Hakkı ödenemeyen bir “eş”lik... Evde işyerinde hayatın her alanında... Galiba her şeyden önemli...
STFA 500 milyon dolar borcu ödedi, küllerinden doğuyor
Önceki gün öğle yemeğinde bir dönemin efsane İnşaat şirketi STFA’nın CEO’su İlker Keremoğlu ile birlikteydik. 1990’ların sonundan itibaren oldukça sıkıntılı bir dönemden geçen ve 500 milyon doların üzerinde borcu bulunan şirket Keremoğlu’nun liderliğinde tüm borcu sıfırladı ve 2009’u 1.2 milyar dolar ciro ve 140 milyon dolarlık EBİTDA karı ile kapattı. STFA’nın bu yılki ciro beklentisi ise 1.4 milyar dolar. Anadolu grubundan transfer olup bu değişimi gerçekleştiren yönetici olarak öne çıkan CEO İlker Keremoğlu zorlu süreci anlatırken söze, “STFA’yı yeniden dizayn etmek için kolları sıvadığımızda elimizde 100 milyon dolar ciroya karşılık 500 milyon dolarlık borç vardı. Üstelik 43 şirketin en az 35’i her gün zarar üretiyordu. Sekreterlerin daktiloları bile hacizliydi” diye başladı.
Öncelikle 17’nin üzerindeki alacaklı bankayla uzlaştıklarını, temerrüt faizlerinde ciddi indirimler aldıklarını kaydeden Keremoğlu, varlık satışları ve mevcut işlerin ayaklandırılması ile bu zorlu sürecin tamamlandığını söyledi. Bu süreçte 1300’ün üzerinde dava ile uğraşıldığını kaydeden Keremoğlu tüm davaların kapandığını vurguladı. Grubun artık geleceğe çok daha umutla baktığını ifade eden Keremoğlu 2011 yılında halka açılmayı planladıklarını söyledi.
Yüzde 75’i Tomris Taşkent’te
STFA’yı Sezai Türkeş ve Fevzi Akkaya yüzde 50-50 ortaklıkla kurmuştu. Son yıllarını Alemdağ’da kaloriferi ve telefonu dahi olmayan mütevazı tek odalı bir evde geçiren Fevzi Akkaya, elindeki hisselerin bir bölümünü Eser Tümen’e devretmiş kalanını da vakfa hibe etmişti. Daha sonra sermaye artırımları ile birlikte STFA’nın yüzde 74.43’lük hissesi Sezai Türkeş’in kızı Tomris Taşkent’in oldu. Vakfın elinde ise yüzde 3.9 oranında hisse bulunuyor. STFA’nın yüzde 21.67’lik kısmı ise 2008 yılında Hong Konglu ADM’ye 65 milyon dolara satılmış. STFA CEO’su İlker Keremoğlu şirketin şu anki değeri ile ilgili yapılan çalışmaların ise 800 milyon dolar ila 1 milyar dolar arası bir değere işaret ettiğini belirtiyor.
Milliyet - Murat Sabuncu
Kategori : EKONOMİ